
Küresel İklim Değişikliğinin Türkiye İhracatına Etkileri[i]
İklim değişikliği, büyük ölçüde insan etkisiyle meydana gelen sera etkisinin oluşturduğu küresel ısınmanın bir sonucudur. Çevresel etkileri küresel olarak hissedilen iklim değişikliği olgusunun Türkiye ihracatındaki yansımaları da bazı sektörlerde olumlu, bazı sektörlerde olumsuz gerçekleşmektedir/ gerçekleşecektir.
İklim değişikliği, insanların her türlü faaliyeti üzerinde ciddi değişiklikler meydana getirme potansiyeline sahiptir. Dünyanın hemen her bölgesinde doğal kaynaklar ve geçim kaynakları üzerinde esaslı değişikleri meydana getirebilecek küresel ısınma birçok sosyoekonomik sorunu da beraberinde getirecektir.[1]
Küresel ısınma olgusu tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çevresel, sosyal ve ekonomik değişimlere neden olmaktadır. İhracat yapan birçok firma küresel ısınmanın sonuçlarından olumsuz etkilenirken, birçok firma da yeni koşullara uyum sağlamak için yatırımlar yaparak bu süreçten da az zararlı, hatta karlı çıkmayı hedeflemektedirler.
İkim Değişikliğinin Küresel Ekonomik-Ticari Etkileri
Kyoto Protokolü ile birlikte gelişmiş ülkeler sera gazı salınımlarını 2005-2012 yılları arasında 1990 yılına oranla %5 azaltmayı taahhüt etmişlerdir. Kyoto Protokolü’ne taraf olma kararını alan Türkiye de, böylece emisyon kontrolü sürecine dahil olmuştur. Emisyon kontrolü nedeniyle firmalar, enerjiden ve üretim süreçlerinden kaynaklanacak kısıtlarla karşı karşıya kalabileceklerdir.
İklim değişikliği ile ilgili gerekli dönüşümler yapılmadığı takdirde, küresel ısınmanın dünya ekonomisine yıllık maliyetinin 2002 fiyatları ile 20 trilyon $, 2100 yılına kadarki birikimli maliyetinin ise 2 katrilyon $ civarında olacağı öngörülmektedir. Bu büyüklükler dünya üretiminde yıllık %6-8 oranında bir küçülmeye işaret etmektedir. Ortalama 4 derecelik bir ısı artışının yiyecek sektöründe 9,9 milyar €, akaryakıt sektöründe 5,9 milyar € ve bankacılık sektöründe 8,9 milyar € sermayeyi riske atacağı tahmin edilmektedir.[2] Ortalama sıcaklıkta meydana gelecek 2 derecelik bir artışın , afetlerle birlikte dünya toplam üretimini yılda %1,9 oranında olumsuz etkileyeceği öngörülmektedir. Gene bu sıcaklık artışından en çok etkilenecek olan ülkeler Hindistan (%4,9), Afrika (%3,9), OECD Avrupa ülkeleri (%2,8) ve düşük gelirli ülkeler (%2,6) olarak sıralanmaktadır. ABD’deki yıllık maliyetin ise en az 25 milyar $ olacağı öngörülmektedir. Bunun yanında küresel ısınma ile birlikte Rusya yıllık üretimini %1,6, Çin ise %0,3 oranında arttırma imkanı sağlayacaktır.[3]
Diğer önemli bir nokta ise iklim koruma çalışmalarına 2025 yılından önce başlanmaz ise küresel ısınma artışının 2 derece ile sınırlı tutulamayacağıdır. Dünyadaki tüm ekonomik ve siyasi aktörlerin işbirliği içerisinde hayata geçireceği koruma önlemlerinde ne kadar geç davranılırsa maliyetler o kadar fazla olacaktır. İklim korunmasına yılda 3 trilyon $ ayrılırsa, Küresel ısınmanın yıllık maliyeti 12 trilyon $ azalacaktır.[4]
Sera gazı salınımı (emisyon) kontrolünden etkilenecek sektörler şöyle öngörülmektedir[5];
* Elektrik enerji üretimi Tüm termik santraller (20 MW üstü kapasite)
* Rafineriler
* Demir- çelik üretimi - Alüminyum
* Çimento - kireç
* Seramik - Cam Sanayi
* Kağıt – Karton üretimi
* Kimya Sanayii (Azotlu Gübre Üretimi , Petrokimya Sanayii)
* Gıda ve Meşrubat Sanayii
* Süt Ürünleri
* Şeker Sanayii
* Tekstil Sanayi
Ayrıca iklim değişikliğinden etkilenecek sektörler şöyle sıralanmaktadır
* Lojistik
* Sigortacılık - Finans
* Tarım
* Ormancılık
* İnşaat
* Turizm
* Balıkçılık
* Gıda Üretimi
* Sağlık
Küresel ısınma süreci dünya piyasalarını çok daha rekabetçi hale getirecektir. Enerji verimliliğinin sağlanabilmesi bu yeni rekabetçi süreçte firmaların hayatta kalabilmesinde kilit rol oynayacaktır.
Türkiye’de İklim Değişikliği İle İhracatta Avantajlı Hale Gelen Sektörler
Türkiye’de tekstil sektörünün yazlık konfeksiyon ihracatında önemli bir potansiyele sahip olması sıcak ayların üzün sürmesinin sektöre olumlu yansıyacağını göstermektedir. Sıcaklık artışlarının iklimlendirme cihazlarının üretim ve satışında da artışa yol açacağı beklenmektedir. Yapılan bazı araştırmalar, organik tarım sistemlerinde ortaya çıkan sera gazı emisyonlarının daha düşük oranlarda fosil yakıtların kullanılması sonucu klasik tarım sistemine göre %48-66 daha düşük olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.[6] Hammaddesi yağlı tohumlar olan biyoyakıtların karbon salınımını azaltıcı etkiye sahip olması, bu mahsullerin üretimini hızla arttırmaktadır. Türkiye’de tarım, orman ve balıkçılık ürünlerinin ihracat rakamlarına baktığımızda 2002 yılından bu yana bir artış gözlemlemekteyiz. Bu sektörler küresel ısınmadan doğrudan etkilenmektedir ve diğer birçok sektörün hammadde kaynağıdır.
Türkiye’de İklim Değişikliği İle İhracatta Dezavantajlı Hale Gelen Sektörler
Küresel ısınma Türkiye’de en fazla tarım ürünleri üzerinde olumsuz etki yapmıştır. Özellikle tahıllarda rekolte düşüşüne neden olan kuraklık, gıda sektörünü de ham madde sıkıntısı ile karşı karşıya bırakacaktır. Buğday, arpa, mısır ve pamuk gibi önemli tarımsal ürünlerdeki ciddi üretim kayıpları, ithalat ile karşılanacaktır. Kuraklığın etkisiyle yem fiyatları yükselmiştir. Yem fiyatlarındaki bu yükselmenin önümüzdeki süreçte et, süt ve yumurta fiyatlarına yansıması beklenmektedir. Yağışların azalması sonucu Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı 4 bin metrekare’den 1400 metrekare civarına düşmüştür. [7] Bu durum Türkiye’nin su ihracatı potansiyelini tehdit etmektedir. Küresel ısınmanın 20-30 yıl içinde Akdeniz sahillerini olumsuz etkileyeceği, 40 dereceyi aşan aşırı sıcaklar yüzünden bölgedeki deniz turizminin cazibesini yitireceği ve bölgedeki ülkelerin ekonomilerini etkileyeceği tahmin edilmektedir.[8] Ayrıca kış turizmi de küresel ısınma sonucu geciken ve azalan kar yağışları nedeniyle zarar görmektedir.
Neler Yapılabilir?
Sera gazı salınımına neden olmayan, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılacak yatırımlar orta ve uzun vadede üretim ve nakliyat maliyelerini azaltacak, sektörlerin rekabetçi avantajlarını arttıracaktır. Enerji verimliliğini sağlamaya yönelik Enerji Verimliliği Kanunu gibi üretim maliyetlerini düşürmeye yönelik yasal düzenlemeler, enerji yoğunluğunu[9] düşürmede özel sektörü destekleyici ve yönlendirici olumlu çalışmalardır. AB ekonomileri ve diğer ekonomilerin enerji verimliliği konusunda izledikleri eylem planları incelenmesi önemlidir. Küresel ısınmanın getirdiği kısıtlar göz önünde bulundurularak ‘güneş ve deniz’ turizminden ziyade doğa, kültür, kuzey ve yüksek bölgelerdeki yayla turizmine yönelik yatırımlar teşvik edilmelidir. Sürdürülebilir üretim ve ihracatın gerçekleştirilmesi ancak sağlıklı bir özel sektör ve devlet etkileşimi ile mümkün olacaktır.
Bu kapsamda şu alanlardaki projeler desteklenmelidir;[10]
• Yenilenebilir Enerji Projeleri
• Yakıt değişimi (endüstri, ulaştırma, yerleşim merkezleri sektörleri, vb.)
• Katı atık yönetimi projeleri
• Gelişmiş kömür teknolojileri ile enerji üretimi
• Yenileme ve rehabilitasyon projeleri
• Endüstriyel enerji verimliliği arttırma projeleri
Organik tarım ürünlerine olan talep artışı göz önünde bulundurularak üreticiler talep edilen spesifik ürünlere yönelerek üretim çeşitliliğine gitmelidir. Organik tarım yöntemini tercih eden üreticilere teşvik ve uygun kredi imkanları sağlanmalıdır. Dünyadaki sera gazı emisyonunun yaklaşık %18’i hayvancılık sektöründen kaynaklandığı hesaba katılırsa organik hayvancılık uygulamaları gündeme getirilmeli ve bu sektörün karşılaşacağı kısıtlar göz önünde bulundurularak üretimin ve ihracatın sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.[11] Yağlı tohum üretimi açığını karşılamak üzere her yıl 1 milyar $’ın üzerinde bir ithalat maliyetiyle karşı karşıya kalınmaktadır. Yağlı tohumlar, tarlada tahılların alternatifi ürünüdür.[12] Tarımda yağlı tohum üretimini tahıl üretimine ikame edecek teşvikler getirilmesi ihracat taleplerinin karşılanmasını sağlayacaktır. Küresel ısınma yüzünden yaşanan kuraklı sorunu verimli sulama sistemleri tercih edilerek aşılabilecektir. Modern sulama teknikleriyle gübreleme, ilaçlama ve sulama tek bir sistemle yapılabilmektedir. Verimli sulama sistemlerinin sağladığı zaman ve su tasarrufu göz önünde bulundurularak üreticilere kredi ve eğitim desteği verilmelidir.
Miraç YAZICI [ii]
01.09.2008
3Swart et. al , 2003:24
[2] En büyük darbe hangi sektöre? Capital mart 2007, Şeyma Öncel Bıyıksel
[3] Nurdhous ve Boyer, 2000
[4] German Institute for economic Research
[5] İklim değişikliğinin iş dünyasına sektörel etkileri, Dr. Günay Apak, 22 Kasım 2005
[6] (FAO : 2002)
[7] http://www.dogadernegi.org/
[8]Impacts of Climate Change on Tourism, Dr. David Viner
[9] Enerji yoğunluğu, genellikle 1000 $’lık hasıla üretmek için tüketilen TEP ( Ton Eşdeğer Petrol) miktarıdır.
[10] İklim Değişikliği ve İş fırsatları, Dr. Oğuz Can
[11] Hayvancılıkta organik Üretime Geçiş Olanakları ve Türkiye Üzerine bir Değerlendirme, Gamze Saner, Sait engindeniz
[12] Uluslararası Biyoyakıt Sempozyumu, 10.08.2006, Ankara
[i] Bu çalışmanın genişletilmiş hali Uluslararası Küresel İklim Değişikliği ve Çevresel Etkileri Konferansı’nda (http://www.ukidek.org/ ) tebliğ olarak kabul edilmiştir.
[ii] Nevşehir Üniversitesi, İktisat Bölümü Araştırma Görevlisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder